Yenikapı’nın Çanak Çömlekleri
Harem-Yenikapı arasında yapılacak İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçiş Projesinin 26.02.21011 tarihinde Üsküdar yapılan temel atma töreninde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Marmaray Projesindeki gecikmeler için “Bizim dönemimizde başladığımız proje aslında 2010’a yetişebililirdi. Bize gecikmek yakışmaz, ertelemek yakışmaz. Sürekli yok arkeolojik şey, yok çömlek çıktı, yok şu çıktı, yok bu çıktı ile önümüze engeller koydular. Bunlar insandan çok daha mı önemliydi. Yok kuruluydu, yok yargısıydı bunlara takılıp kaldık. 3 sene bizi engellediler. Marmaray’ın işletmeye açılmaması değil maddi kaybı da ciddi noktada. Bundan sonra engel mengel tanımıyoruz, bedeli ne olursa olsun” şeklinde konuştu. Başbakanın Kars’taki heykeli “UCUBE” tanımlamasından sonra arkeolojik değerleri de “çanak çömlek” nitelemesine çeşitli çevrelerden tepkiler gelmeye devam ediyor.
Marmaray Projesi kapsamında Yenikapı’da sürdürülen arkeolojik kazı çalışmaları İstanbul’un tarihini değiştirecektir. Ortaya çıkarılan Theodosius Limanı’ndaki çalışmalar Yenikapı’daki kazı alanında büyük bir heyecanla devam ediyor. Arkeologlar ve tarihçilerin Bizans ve İstanbul tarihini yeniden yorumlamalarına neden olan bu kalıntılar, sadece İstanbul ya da Bizans için değil, aynı zamanda gemi teknikleri hakkında da bilgiler vermekte. 4. Yüzyıllara tarihlenen gemilerin sağlam kalabilen kalıntılarından yola çıkılarak gemi yapım tekniklerini ortaya çıkarmak mümkün gibi görünüyor.
Bu kazılar belgesel kanallarının da ilgisini çekmiş, gerek 146 yıllık bir hayal olan Marmaray Projesi’ndeki mühendislik çalışmaları yanında, arkeolojik kazılarda belgesellerde işleniliyor.
Discovery Channel Marmaray belgeselini aşağıdaki linke tıklayarak izleyebilirsiniz.
National Geographic Marmaray belgeselini aşağıdaki linke tıklayarak izleyebilirsiniz.
Süren arkeolojik kazılar hakkında bu kısa hatırlatmayı yaptıktan sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın arkeolojik buluntulara yaptığı “çanak, çömlek çıktı” benzetmesine bilim adamlarından meslek kuruluşlarından tepki açıklamaları gelmeye başladı.
İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Necmi Karul:
“Yenikapı’da dünyanın en zengin batık koleksiyonundan, tarihöncesi döneme, ilk çiftçi topluluklarından, ilk İstanbullulara ait bir köye kadar çok sayıda eser açığa çıkarıldı. Bu köydeki kalıntılar oksijensiz bir ortamda olduğu için dünyada da emsali olmayan buluntular niteliğindedir. Anadolu’nun ve İstanbul’un ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu gösterdi. Bu söylem, Başbakan’ın yeterince bilgilendirilmediğini gösterir.”
İstanbul Arkeoloji Müdürü ve Marmaray Kazıları Başkanı Zeynep Kızıltan:
“İnsanlık tarihi ve dünya arkeolojisi açısından çok önemli. İstanbul’daki yarımadanın tarihini günümüzden 8 bin yıl geriye götürdü. Yenikapı’da ortaya çıkan Theodosius Limanı ve liman içinde 35 teknenin gün ışığına çıkarılması Doğu Roma’nın denizciliği açısından çok önemli sonuçlar getirdi. Neolitik döneme ait 9 gömü (iskelet) var. Yaklaşık 30 bine yakın da taşınabilir kültür varlığı gün ışığına çıkarıldı.”
Marmaray Kazıları Başkanı İsmail Karamut:
“Çıkarılan eserler İstanbul’un tarihini değiştirecek önemde. Buluntulara Ulaştırma Bakanlığı ve Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü de (DHL) saygı gösterdi ve bekledi. Herhangi bir engel görmedik. Önemli buluntulardı. Orada kazı yaptık. Bize verilen görev oydu.”
Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu:
“Marmaray, güzergâh seçimi ve uygulamalarda sorunlar olmasına rağmen, Türkiye açısından önemli bir projedir. Bu nedenle de dava açılmamıştır.”
Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi’nin yaptığı yazılı açıklama:
Arkeolojik Kazıların Marmaray Projesi’ni Geciktirdiğine İlişkin Açıklama Çağdaş dünyada arkeolojik alanları bir orman, göl ya da temiz hava ve su gibi algılamak, kaliteli yaşamın vazgeçilmez bir unsurudur. Arkeolojik bilgi ise kırık bir kaptan küçük bir ahşap parçasına, bir saray kalıntısından bir batığa kadar, farklı boyut ve nitelikteki kalıntıların bileşkesinden oluşur. Dolayısı ile geçmişi anlamak zahmetli bir uğraşıdır ve sundukları çoğu kez rakamlar ile ölçülemez; ancak günlük hayatın bir parçası haline getirdiğinizde daha kaliteli bir yaşam sürmenize katkı sağlar. Zengin ve görkemli bir geçmişe sahip Anadolu sayısız arkeolojik alan barındırır. Nitekim bu zenginlik ülkemiz için de önemli bir övünç kaynağıdır. Ülkemiz, arkeoloji alanında yüz elli yıllık geçmişi ile dünyada saygın bir konuma sahiptir. Bilim insanlarımızın uluslararası düzeyde, her türlü akademik alanda ülkemizi temsil edebilecek bilgi ve deneyimi bulunmaktadır. Bu birikim Anadolu topraklarında sürdürülen çok sayıda çalışma ve kültür politikamız sayesinde oluşmuştur. Kimi zaman bilimsel bir soruna yönelik, kimi zaman herhangi bir yatırım gereği yapılan kurtarma kazıları, Anadolu’nun geçmişine ışık tutarken bu toprakların evrensel kültüre, insanlık tarihine yaptığı katkıyı ortaya koyar. Büyük sanayi yatırımlarının, yol, baraj gibi kapsamlı projelerin gerçekleştirildiği ülkelerde çoğu kez bu yatırımlar ile arkeolojik alanların korunması uzlaşmaz karşıtlar olarak sunulur. Oysa gelişmiş ülkelerde olduğu gibi iyi bir planlama ile bu karşıtlığın önüne geçilebilmektedir. Marmaray ve Metro Projesi kapsamındaki arkeolojik çalışmalarla İstanbul’un arkeolojik zenginliği kadar jeoloji tarihi açısından da son derece önemli verilere ulaşıldı. Kazılar birkaç gravürden tanıdığımız Bizans’ın savaş ve yük gemilerine dokunmamızı sağladı; onları bütün dünyaya tanıtma fırsatı verdi. Bizans ve Osmanlı başkentinin dünya ticaretindeki yerini en somut kanıtları ile ortaya koydu. Yine Yenikapı kazıları en eski İstanbul’larının izlerini bugüne taşıdı. Sonuçları farklı açılardan yorumlamak da mümkün; örneğin Bizans limanı kalıntıları İstanbul’un bugün de ticarette neden büyük bir potansiyel olduğunu kanıtlamaktadır ya da Yenikapı’daki ilk köy yerleşimi, bugünkü Avrupa uygarlığının kökeninde Anadolu’dan giden insanlar olduğunu göstermektedir. Bütün bunları bilmek, toplumun erişimine açmak, insanımızın ne tür bir zenginliğe sahip olduğunu anlatmak, Yenikapı ve Üsküdar’da arkeologların işinin küçük bir parçası olmuştur. Bu görevi onlara Kültür ve Turizm Bakanlığımız vermiştir. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin başkanlığında yürütülen bu başarılı kazılar uluslararası düzeyde de büyük ilgi toplamıştır. Bu çalışmalar, arkeoloji biliminin doğasına uymamakla birlikte, kimi zaman gece vardiyası yaparak, kimi zaman kar ve yağmur altında ara vermeden çalışarak büyük bir özveri ile yürütülmüştür. Ayrıca arkeolojik kazıların projenin sadece belirli bir kısmını etkilemesine ve bu alan dışında da inşaatların halen devam etmesine karşın arkeolojik çalışmaların gecikmeye neden olduğu izleniminin oluşmasına anlam vermek mümkün değildir. Marmaray Projesi’nin önemini göz önünde bulundurarak, bugüne kadar hiçbir meslek örgütü, akademisyen ya da üniversite buradaki arkeolojik kazıları gereğinden daha hızlı yapılıyor diye veya bir başka şekilde eleştirmemiş tam aksine destek vermiştir. Devletimiz bugüne kadar diğer çağdaş ülkelerde olduğu gibi kamuoyunun da desteği ile projeyi finanse etmiş ve kent içindeki en büyük kurtarma kazısını gerçekleştirmiştir. Tümüyle bilimsel hassasiyet içinde yürütülen bu çalışmalar hem insanlık tarihine büyük katkı yapmış hem de ülkemize büyük prestij kazandırmıştır. Sempozyum, sergi ve katalog çalışmalarına rağmen, tüm sonuçların henüz kamuoyu ile yeterince paylaşıldığı da söylenemez. Ancak alanda, uluslararası bir yarışma ile yapımı planlanan müze binası, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kentin prestijini yükseltecek projeleri arasındadır. Marmaray ve Metro Projesi vesilesi ile ortaya çıkan bu zenginliğe ulaşmamızı özverili çalışmaları ile sağlayan arkeologların yaptıkları iş, insanlık tarihine katkıları ve ülkemize kazandırdıkları prestij nedeni ile teşekkürü hak etmiştir. Buradaki çalışmaların ulaşım projesini geciktiren bir engel olarak görülmesi üzücü olduğu kadar elde edilen kazanımların da siyasi irade tarafından yeterince anlaşılmadığı anlamını taşır. Başka bir deyişle bu tür bir yaklaşım kültür varlıklarının önemini vurgulamak, koruma politikalarını oluşturmak için yüz yıllık bir birikim ile sağlanan kurum, yasa ve bilinçlenme çalışmalarını hiçe saymak ve başa dönmek anlamına gelir. Bu ülke insanları için yararlı olacağı düşünülen mühendislik projelerinin, tüm ekolojik ve kültürel değerlerin yok sayılarak gerçekleştirilmesi yerine projelendirme aşamasında konunun tüm yönleriyle değerlendirilerek planlanması, proje uygulama aşamasında elde edilen arkeolojik verilerin uygarlık tarihi için bir kazanım olarak değerlendirilmesini sağlayacaktır. Bununla birlikte, sanayi yatırımları, yol, baraj gibi kapsamlı projeler hayata geçirilirken kültür varlıklarının korunabilmesi için 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun hazırlanmasına, 1972 yılında Paris’te “Birleşmiş Milletler Dünya Kültür ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme”nin ve 1992 yılında Valetta / Malta’da “Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi”nin imzalanmasına gerek duyulmuştur. Beklentimiz bu yasalara uyulması ve gereklerini yerine getirmemizin ötesinde değildir.Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 02 Mart 2011 Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi |
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu