Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Eskişehir Lokomotif Deposu Tarih Oldu.

(yorumlar kapalı)

18 Haziran 1892 tarihinde açılışı yapılan Eskişehir Gar’da ilk tren seferi 19 haziran 1892 tarihinde gerçekleşmiştir. İstanbul-Bağdat demiryolu güzergâhında yer alan Eskişehir’den artık İstanbul’a trenle 15 saatte, Ankara’ya 10 saatte, Konya’ya ise 14 saatte ulaşmak mümkündü.

Kentteki değişimin en önemli simgesi ise istasyondu. Çünkü Anadolu Demiryollarının “merkez-i umumisi” olarak kabul edilen Eskişehir İstasyonu 80 dönümlük arazi üzerine kurulmuştu. Bu alanda istasyon dışında Ankara Konya Haydarpaşa’dan gelecek lokomotifler için depo, makinistler için koğuşlar, bilet alım yeri ve cer atölyesi olarak bilinen büyük taştan bir fabrika vardı. 1894’de açılan ve 420 işçinin çalıştığı bu fabrika ile birlikte sabah evden işe gitme, akşam işten eve dönme şeklinde “iş kültürü” gelişti ve yavaş yavaş Eskişehir’de bir işçi grubu oluşmaya başladı.

eskisehir_depo_ve_calisanlari.jpgEskişehir Cer Atelyesinde 1913-1936 yılları arasında üretilen NOHAB ve KRUPP HENSCHEL SCHWARTRKOPFF Buharlı Lokomotiflerinden bir kısmının hizmete veriliş töreni

Ülkemizde ve demiryolu işletmeciliğinin yapıldığı diğer ülkelerde lokomotiflerin bakım ve onarımının yapıldığı depoların çoğunluğu yuvarlak olarak inşa edilmişlerdir. Bu yapıların hepsinin önünde de lokomotiflerin yönünü ve bakım yapılacağı servise verileceği yolu değiştirmek amacıyla döner köprüler bulunmaktadır. Eskişehir depoda da yuvarlak olarak inşa edilmiş ve lokomotiflerin yol değiştirmesine imkan sağlayan önündeki döner köprü de 1926 tarihinde imal edilmiştir.

e.sehir-depo-murat-pakel-1.jpg2002 yılında iktidara gelen AKP ile birlikte Demiryollarında yeniden yapılanma ve tasviye hızlandı. Canac Raporundaki “kullanılmayan gar depo atölye gibi tesisleri yıkın” uyarısı direnişin tepkinin olmadığı kentlerde çok rahat uygulama şansı buldu. “Demiryolu kent içinden geçişte karayolu trafiğini engelliyor” gibi saçma iddianın arkasına sığınılıp demiryolu yer altına alındı. Hâlbuki mevcut hemzemin geçitler yer altına ve üst geçit şekline dönüştürülerek sorun ortadan kaldırılabilirdi. Kaldı ki kent içinden demiryolu geçmeyen şehirlerimizde de de trafik sorunu yaşanmaktadır.

YHT’nin ülke gündemine girmesi ile birlikte birçok tarihi gar ve istasyonumuz işlevsiz hale getirildiği gibi e.sehir-depo-murat-pakel-2.jpgkonvansiyonel tren işletmeciliğine de geri dönülemez bir biçimde darbe vurulmuştur.

Eskişehir’de yaşanan değişim ve dönüşüm esnasında korumacılık ilkeleri yok sayılarak tarihi depo binası işlevsiz hale getirilmiş bütün tesisleri yolları sökülmüştür.  Bu değişim ve dönüşümün diğer bir sonucu ise kentle iç içe olan sanayi ve üretimin kentten dışlanmasıdır. Üretim kentin dışına ötelenmesi ise kent merkezinin emekçilerden arıtılması yada emekçilerin kent dışına sürülmesi planının bir parçasıdır.

Bundan sonrasını emekli demiryolu makinisti edebiyatçı Mustafa Duygun’un “JOSEP” adlı öyküsü ile anlamaya çalışalım.     

e.sehir-depo-murat-pakel-3.jpgJosep

Yaklaşık bir asırdır görevdeydi. O kadar üzgündü ki lokomotifleri istemeye istemeye veriyordu son birkaç gündür bakım kanallarına. O da hissetmişti sona yaklaştığını. Önce buharlı lokomotifler oldu arkadaşı. Lokomotifler yorgun argın yoldan gelir, onlara hoş geldin der bakım yapılacağı dinleneceği kanallara alırdı. Kara tren buharlıları devasa olduğu gibi minik minik manevra yavruları da olurdu.

Josep sanki bir atlı karınca gibi lokomotifleri döndürür onlarla şakalaşırdı. Konya yönüne gidecek olanlara git gel Konya altı saat, ha gelirken de Mevlana şekeri getirmeyi unutma diye tembih ederdi. Bekçi barakasının arkasındaki bisiklet garajına kayardı bazen gözleri. Gelenler gidenler, askıya asılan, bekleyen, askıdan inen giden bisikletler, ne kadar da çok bisiklet vardı.

On sekiz kanala bağlıydı. Yol arkadaşıydılar. Yıllar çok çabuk geçti. Buharlı arkadaşlarının kimini jilet olmak üzeree.sehir-depo-murat-pakel-5.jpg hurdaya gidişlerini şanslı olanlarını açık hava müzesine yollanışlarına, bisikletlerin kayboluşlarına tanıklık etti.

Josep alışamadı baştan dizel lokomotiflerin sesine, düdüğü de pek hoyrattı. Korktu. Zor alıştı. Atlı karıncada ki atlar gibi. Garajdaki bisikletlerin yerini de binek mobiletler almıştı.

Yola gitmesi yasaklanan bazı makinistler hücre cezasını Josep’in koğuşunda geçirirlerdi. Josep onlara çok iyi davranır mangal yapmalarına hatta bazı soğuk kış gecelerinde birkaç kadeh ısıtıcı almalarına göz yumardı. Kimileri camlı köşk de derdi Josep’e. Yüksek okul okuyan cezaya kalan, düğünü olan, işi olan herkes soluğu josep de alırdı. Çaylar hiç eksik olmazdı ocağında, yeni yetme makinistler Josep’in üstünde attan düşüp sakatlarlardı bazen onu.

e.sehir-depo-murat-pakel-6.jpgMakasçı Niyazi ye çok kızardı; camlının içinde yorgun demir at sürücüleri gecenin bir yarısında tilki uykusundayken, zıpır Niyazi eline geçirdiği sabo eskilerini arka arkaya Josep’in çatısına atar, büyük gürültüye uyanan içerdeki jokeyler biri attan düştü başı boş demir at üstümüze gelir diye düşünüp canhıraş dışarıya kaçışırlardı.

Zamanla mobiletler kayboldu. Sessiz lokomotifler geldi. Josep’in karşısındaki gar yollarında marşandizler beklemez oldu. İş makineleri yoları söktüler, depo makası kulübesi yıkıldı. Josep’i lokomotifler ve demir at sürücüleri bir bir terk etti. Son lokomotifi de atlı karıncasın da döndürüp yeni kurulan depo ya uğurladıktan sonra valseyi tam gaz yaptı. Unutulmuşluğa ve yalnızlığa…

Mustafa Duygun

e.sehir-depo-murat-pakel-8.jpg

 Fotoğraflar Murat Pakel arşividir.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu