Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

demiryol duvarına sıva yakışmadı

Sıvanmaya başlanıldığında Sitemiz yürütücülerinden Soner Önal tarafından işlemin durdurulması için İzmit TVKVKK na başvuru yapılmış, ancak tarihi duvarda yapılan tahribat engellememiştir.

Yanan tekel binasına ait bir duvarı ve kapatılan SEKA’nın bacası korunurken demiryolu belleğimiz ve mirasımız olan İzmit eski kent içi demiryolu istinat duvarına bir kamu kuruluşu olan Belediye tarafından sözde sanatsal bir çalışma adına tahribat yapılması yakışmadı.

Bu konuda KMİM dergisi 3. sayısında Gül KÖKSAL imzası ve Mimari Mirasın "model"lemesi ismi ile kaleme alınan makaleyi aşağıda yayımlıyoruz.

 kd

Mimari Mirasın "Model"lemesi

Gül Köksal

Kentin mimari mirasına değer vermesi, onun tanıtılmasını, daha fazla dikkate alınmasını istemesi olumlu şeyler. Mimari eserlerin tanıtımının en güzel, yerinde inceleme, içinde bulunma, dokunma ile olacağı da açık. Çünkü mimari miras, "in-situ" yani, kendi yerinde/bağlamında, çevresi ve ilişkileri ile tanıtılınca/kabul görünce, dahası bu yapılar/alanlar günlük yaşam pratiğinin bir parçası haline gelince tarihi süreklilik sağlanabilir.

 

Kültürel, mimari, ekonomik, sosyal, hatta siyasi, çok sayıda anlamı ile somut bir ürünü olarak mimari miras, toplumsal belleğin önemli bir bileşeni. Bu mirasın yerinde görülebilme imkanı olmayan durumlarda, yani anıt/sit yıkılmışsa, onları başka türlü anlatmanın/hatırlatmanın yolları aranır. Rekonstrüksiyon -yeniden inşa etme- bunun yıllardır uygulanan bir yöntemidir.

 

Bellekte önemli bir yer tutan ve toplumsal bir beğeninin, alışkanlığın ürünü olan anıt/sit, tahrip olduktan sonra, bulunduğu yerde, belge ve bilgilere dayalı olarak, aynı yapım özelliğinde yeniden inşa edilir.

 

Dünya savaşları sonrasında yeniden inşa edilen Avrupa kent merkezlerindeki örnekler gibi. Ancak rekonstrüksiyon sadece bizim ülkemizde, mail-i inhidam durumunda (yıkılmak üzere) olan bir binanın yıkıldıktan sonra aynı görünüşte, ancak farklı bir yapım tekniği ile (genellikle betonarme üstü ahşap kaplama seçilir) inşa edilmesi olarak algılanır.

 

Bu, özellikle de İzmit için, cidden çok önemli bir konu olmasına rağmen, bu yazının meselesi olmadığı için girilmeyecek. Yazının konusu, birkaçı hariç hepsi tamamen ayakta olan ve kullanılan bazı mimari miras örneklerinin tanıtımı amacıyla yapılan ve uzun bir süre kentin gündeminde sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimi karşı karşıya bırakan bir "modelleme" çalışması.

 

Tarihi niteliği ve özgün hali ile halkın hafızasında olumlu bir yer tutan bir istinat duvarı üzerine, yerel yönetimin, bazı tarihi yapı maketlerini koymak üzere harekete geçmesi, sağlıklı bir tartışma ortamı yapmak yerine, maketlerin yerel yönetimce istenen yere yerleştirilmesi ile nihayetlendi.

 

Bu yazıda duvarın kentsel bellekteki yeri ve böyle bir

uygulama karşısındaki durumu da sorgulanmayacak.

Sadece şu anki durum üzerinden, söz konusu yere yapılan uygulama, sorularla

değerlendirilecek ve anlaşılmaya çalışılacak;

 

Modellerin konumu:

 

· Halen kullanılmakta ve çoğu da kent merkezinde yer alan tarihi yapılar, yerinde incelenebilecekken neden maketleri yapılır; bu maketler yerinde inceleme olanağı olmayan kişiler içinse bunlar kim; kullanıcısı/seyircisi halk ise, kent buna karşı çıktı, yani istek dışı,

 

· Maketler bir seyir nesnesi ise, bulundukları yerde, bırakın seyretmeyi/dokunmayı/incelemeyi, karşısında durmak bile imkansız, önünde görsel ilişkiyi kesen (büyük araçlar dahil) park yeri var; D-100 karayolu üzerinde de, trafik akışı içinde oldukça kısa bir süre maketleri görme olanağı mevcut, dolayısı ile bu nesnelerle nasıl bir ilişki kurulması hedeflendi; amaç 2006’a bir üst geçit altında yine yerel yönetim tarafından yapılan rölyef türü nesnelerle bir süreklilik sağlamaksa, bunun da yerine getirilemediği, üstelik onunda sorgulanması gerektiği aşikar.

 

 

Modellerin seçim ölçütleri/sunumu:

 

· Tarihi yapılar neye göre (bellekteki yeri, tarihsel önemi, mimari niteliği, bugünkü anlamı vb.) seçildi, neye göre yanyana dizildi (kronolojik/tarihsel bir dizin değil, konuma göre de değil, işlevi, mimarisi, mimarı, yaptıranı, hacmi, malzemesi vs. hiçbiri değil), yani serginin konsepti/ana fikri nedir?

 

Modellerin niteliği, vd.:

 

· Modeller neden bir kabartma gibi iki boyutlu olarak ele alındı?, bu model türünün mimari sunum karşılığı nedir?, maketlerin hiçbir ölçek/oran bilgisine uymamaları ve birbirleri ile ölçek uyumu olmaması nasıl açıklanır (Saat Kulesi, yanındaki Pembe Köşk’le aynı yükseklikte vs.); modeller yapıları -amacının tam aksine- yanlış anlatmakta (Halkevi’nin en önemli özelliği olan kulesi unutulmuş, Süleymanpaaşa Hamamı şu an yıkıntı halinde, başınızı kaldırınca yerinde göreceğiniz! Saat Kulesi ile modelin kendisi uyumsuz vs.), yapıların ne olduğuna dair hiçbir açıklama yok (bu çok önemli, çünkü bazı modellerin hangi yapı olduğunu anlamak imkansız), modellerin oturtulduğu platform, duvarla ilişkisi, uygulama biçimi son derece niteliksiz, bunlar tasarımın bir parçası olmadan gelişigüzel uygulanmış gibi,

 

· Bu yatırımın boşa gitmemesi için gerekli olan maket bakımı konusu hiç düşünülmemiş (doğa koşullarına ve üst kottan her türlü olumsuz etkiye açık vb.), maketler bir enstalasyon değilse, uzun yıllar nasıl korunacak; enstalasyon ise, duvara yapılan müdahale nasıl geri alınacak?

 

Daha da arttırılabilecekken burada kesilmek zorunda kalınan yukarıdaki sorular, yerel yönetime kendilerinin istediği gibi "somut eleştiri" yöneltmek üzere kaleme alındı.

 

Yerel yönetim bu soruları dikkate alıp yanıtlamaya kalkarsa, verecekleri cevaplar, bundan sonraki kentsel faaliyetlerinde onlara yol gösterici olabilir.

 

Bu yazının tek amacı da bu zaten. Her kim kent için çalışıyorsa, "oluyor" diyebilmek için sadece etrafındakilere değil, kentin yaşayanlarına da ses vermeli, yapmadan önce paylaşmalı, olduktan sonra da cesurca onaya sunarak, "oluyor" demeyi ancak o zaman kendinde hak görmeli galiba…

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: www.kentvedemiryolu.com