Ankara-İstanbul Hızlı Tren İnşaatı
Ulaştırma insanlık tarihi kadar eskiye dayanır. Bu anlamıyla ulaşımın yarattığı etkiler ekonomik kalkınma ve gelişme açısından olduğu kadar toplumsal hayatta da etkilerini göstermektedir. Yolların ve araçların gelişmesi mal ve hizmet dolaşımını artırıp maliyet düşmesini sağlamakla beraber, özellikle demiryolu ulaşımı açısından bir kültür ve uygarlık projesi olarak ta tanımlanabilir. Mesafelerin yakınlaşması, hızı bir metafor olarak toplumsal yaşama sokmuş ve ulaşım sistemleri için güvenli-emniyetli-ucuz tanımlamalarının yanı sıra çabuk-hızlı tanımlamaları da yer almıştır. Dünyanın bir ucundan bir ucuna çabuk gitmek bir ekonomik ihtiyaç olarak tanımlanmaya başlamış ama aynı zamanda ulaşım modları birbirini entegre etmekten ziyade birbiriyle yarışır noktaya gelmiştir. Öyle ki 1900’lü yılların başında 60-70km/saat olan araç hızları 2000’li yıllarda 400 km/saate ulaşmıştır. Bu anlamda artık günümüzde ulaştırma sistemlerinin hızlandırılması öncelikli hedeflerden biri haline gelmiştir. Uçakla rekabet edebilecek bir raylı sistem düşü bizi TGV, Shinkansen vb. ileri teknoloji ürünü trenlere getirmiştir. Ülkemiz açısından bu gelişim trendi olabildiğince yakından izlenilmeye çalışılmıştır. Hatta zaman içerisinde temel altyapı problemlerini bile önceleyecek şekilde… 70’li yılların ilk yarısından itibaren işlemeye başlayan süreç ülkemizi hızlı trenle tanıştırmayı başaramamışsa da ortaya ibret alınacak traji-komik bir öykü çıkarmıştır. Aslında hızlı trene ilişkin sürecin incelenmesi ülkemiz ulaşımındaki demiryolu payının niçin hızla daraldığını da anlamamıza yardımcı olacaktır.
1. YÜKSEK HIZLI TREN HATLARININ DİZAYNI
Temelde yüksek hızlı tren hatlarına ilişkin süreç her hangi bir yatırım kararının verilmesinden çokta farklı değildir. Ancak konu ulaştırma yatırımı olduğunda verilecek kararın makro açıdan optimizasyonu için ulaştırma modlarının birbirlerinin tamamlayıcısı olduğu öncelikli kabuldür. Bu anlamda yeni bir ulaştırma yatırımına karar sürecini başlatan unsur; yatırım yapılmaksızın mevcut her hangi bir modla aşılması mümkün olmayan bir kapasite dar boğazı ön görüsü olmalıdır. Bu öngörü sonrasında; öncelikli olarak dar boğazın oluştuğu hat kesimi için en uygun modun seçimine yönelik etütler yapılmalıdır. Yapılan etütlerle raylı sisteme yönelik bir tercihin olgunlaşması sonrasında ise işletilen süreç şöyle özetlenebilir.
Konu ile ilgili hazırlanan raporu indirmek için tıklayınız.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: Coşkun ÇETİNKAYA-BTS Eski Genel Sekreteri